top of page

Yarı Zamanlı Sanal Mutluluk

Bayram Ayaz

10 Ağu 2017

İnsan ve teknoloji arasındaki ilişki ileri boyutlara ulaştı. Hayatın her alanında led ekranın yansımaları var. Bu kadar yakınlaşma sonucu tuhaf durumlar ortaya çıktı. Örneğin 300 bin civarında Japon genci, bilgisayar oyunları nedeniyle yıllardır evlerine kapanmış durumdalar. Saç kestirmek gibi ihtiyaçlar dışında evden çıkmıyorlar.

İnsan ve teknoloji arasındaki ilişki ileri boyutlara ulaştı. Hayatın her alanında led ekranın yansımaları var. Bu kadar yakınlaşma sonucu tuhaf durumlar ortaya çıktı. Örneğin 300 bin civarında Japon genci, bilgisayar oyunları nedeniyle yıllardır evlerine kapanmış durumdalar. Saç kestirmek gibi ihtiyaçlar dışında evden çıkmıyorlar.


Eve kapanmayan gençler daha çok fakat onlarda risk altındalar. Sanal alan da mutlu olmanın getirdiği bedel var. Gerçek hayatta karşılığı olmayan bir benliğin kurbanı olabilirler. Onların atalarında hiç rastlanmayan kimlik tasarımları var. Yakıcı bir anlam boşluğu nedeniyle sanal üyelikler onlar için çok cazip. Bu yolla istedikleri gibi görünmeleri mümkün.


Ulaşılamayan her mutluluğu sanal bir koza içinde sunan oyunlar tasarlandı. Örneğin Avatar karakterlerinin yer aldığı bir oyunda, gençler hayalleriyle buluştu. Oyundaki bir karaktere bürünüp, pahalı arabalara biniyor, lüks restoranlarda yemek yiyor, ulaşılmaz olan her şeye sahip oluyorlardı. Böylece farkına varmadan hayali bir benlik içlerinde büyüyordu.


Hayalle gerçek bir sarkaç gibi. Kendini 'özel' göstermek isteyenlerin gerçek aktarımları da var. Özel zamanlarda yediği yemekle selfie çektirenler, şık kıyafetlerle poz verenler, sanal paylaşımlarda akıyor. En iyi kareler sanal arkadaşların ekranlarına yansıyor. 'En' ifadesiyle nitelenen ne varsa kadraja girer; kural budur.


Gerçek dünyanın ulaşılmaz kimliğine sanal dünyada her zaman kapı aralanır. Facebook gibi kanallar kişiye 'olmak' istediği şeyin duygusunu tattırır. Fotoğraf paylaşma sitelerinde, en iyi görünen resimler paylaşılır. Kimi zaman tesadüfen karşılaştığı tanınmış bir kişiyle aynı karedir. Kimi zaman park halindeki pahalı bir araba önünde resim paylaşılır.


YouTube daha büyüsel bir alan açar. Çevresinin dikkatini çekmek isteyen kişinin özel anlarını milyonlarla buluşturur. Bir becerinizi ya da ilgi çekici bir anınızı dileyen herkes izler. Kim bilir bu yolla şöhret yolunuz açılabilir.


Gerçek hayat, teknolojik gelişmelerle her geçen gün sanal dünyanın biraz daha gerisinde. Hayat denilen terazide, bir yanda heyecan ve haz ağır basarken, diğer yanda sorumluluk ve üretkenlik sadece dile vurur. Hayatın yükü omuzdan iner.


Sanal dünya kişinin dilediği gibi kendini gösterdiği bir alan. Sanal dünyaya taşınan 'en' ve 'özel' ortamlar, insana olmak istediği şeyi sunar. 'En' ve 'özel' anların devamlı online paylaşılması kimlik algısını diri tutuğu bir gerçektir.


Gerçek hayat ise kişinin tüm gerçekliğini, insanlar arasındaki konumunu olduğu gibi gösterir. Bu yüzden kendi gerçekliği ile barışık olmayanlar için sanal alan bir 'imkan'dır. Gerçek hayat kişiyi yalın bir algıya zorlar. Görünmek istediği gibi değil, olduğu gibi görünür. Sanal ortamda ise paylaştığı en iyi kareler ve özel anlar, hayatının sadece bir kısmını yansıtır. Ama en iyisini. Gerçek hayat eksi ve artı yönlerin bütününü yansıttığı için, kişinin kendilik değeri olduğu gibi yansır. Dürüstlüğü, çalışkanlığı, insan ilişkilerinde özverisi ya da öfkesiyle bir bütün içindeyken, sanal ortamda sadece görünmek istediği gibidir.


Gençler sessizce sanal kozalarına çekilmeye başladı. Görünürde kimseye zararları yok. Fakat hayatın gerektirdiği bağlamdan kopabilirler.


'Kendilik' tasarımlarını rahatça yaptıkları bu ortamlarda istedikleri beğeniye erişiyorlar. Kozmik bir çekirdek olan odaları, dünya kadar geniş bir özgürlük alanı. Gerçek dünyanın sorumluluk alanından kaçarak, kanat takar gibi sanal benliğin rüzgarında akıyorlar. İki dünya arasında egonun zıt iki rengi var. Bir yanda renkli bir kişilikler sunan persona dünyası, öte yanda karanlıkta kalan benlik. Her renk zıddını yansıtıyor.


Narsisizm konusunda araştırmalar yapan Twenge soruyor: Sanal dünyadaki davranışlar gerçek dünyadaki davranışları değiştiriyor mu? Görünen o ki değiştiriyor. Sanal dünyalar narsisistik davranışları teşvik ediyor. Hayal dünyası ilkesinin, gerçeklik ilkesini gölgede bırakmasına izin veriliyor. Olmadığınız kişi olmanızı kolaylaştırıyor ve bu alternatif kişilik genellikle daha iyi, daha havalı ya da daha çekici oluyor. İnternet, iletişimi, kişinin yüzeysel yönlerine çekerek görüntüler vermek, ilginç resim ve metinler paylaşmak, narsisizmi teşvik ediyor.


İnternet, gençlere hayal kurdukları kişi olma ortamını sağlarken, düşünceler, duygular ve davranışların değişmesi kaçınılmaz. Şimdi soru şu; sorumlulukların bu denli üstünü örterek, kişiye, hayat içinde yeterlilik duygusunu bir afyon gibi sağlayan teknoloji, benliği inşa mı ediyor, içini mi boşaltıyor?

bottom of page