Ergen anne babalarında çok karşılaştığım bir serzeniş var. "Bizim zamanımızda ergenlik mi vardı? Bu kadar ergenlik kaprisine anlam veremiyoruz." Yakınmakta haklılar fakat asıl kırılma bir önceki nesilde yaşandı. Bugünkü ergenlerin dede ve nineleri bu konuda sükutu hayale uğramış durumdalar. Zira onların ergenlik dönemiyle iki binli yılların ergenleri ayrı ayrı vadilerde.
Ergenlerin bencil davranmaları ile ortaya çıkan değişime bağlı başka parametreler de var. Ebeveynliğin değişimi. Tabloya bakılırsa son üç kuşak arasında yaşanan derin yarılmada aile dönüşmüş durumda. Peki, bu kırılmalar neden yaşandı? Teknolojinin getirdiği konforun insan benliğini değiştirmesi kaçınılmazdı. Tarım toplumunda görülen geleneksel aile yapısı çekirdek aileye dönüşmüştü. Geniş ailenin dinamizmi altında birey 'biz' algısı içindeydi. Çocuklar ve gençler kendilerini büyük aile ile ifade ediyordu. Geniş ailede çocuk sayısı fazla olduğundan ergen yaşadığı gerilimi bir şekilde süreç içinde atlayordu. Modern yaşamla birlikte çekirdek aileye geçildiğinde, küçük fotoğrafta bireyin benlik algısı öne çıktı. Bununla birlikte çekirdek ailede aileyi ayakta tutan değer ve anlamdan yoksunluk çocukları ebeveynin gündemine taşıdı. Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu, Aile ve Çocuk kitabında değişen aile için şöyle diyor: 'Çekirdek aileye geçişle birlikte anne babalar, geniş ailedeki desteği kaybettiler. Zayıf ve yalnız kalmaları nedeniyle ailenin yürütülmesinde daha çok sorumluluk yüklenmek zorunda kaldılar.' Bu durumda anne babaların artan yükü nedeniyle; çocuklara gösterecekleri sevgi ve bağımsızlık davranışlarında yetersizlik göze batmaktadır.
Yörükoğlu, çocukların çekirdek ailede daha çok ihtimam gördüklerini vurguluyor. Bugüne baktığımızda ise çocuklara gösterilen özenin onların benliğinde önemli kırılmalara yol açtığı gözlenmektedir.
Hızlı toplumsal dalgalanmanın önemli bir göstergesi olarak teknoloji de bir başka etken. Aile, çocuk ve yetişkinliği dönüştüren bir mekanizma. Batı'daki sosyal değişim teknoloji ile ivme kazandı. 'Sanayi toplumu' ifadesi ile toplumu teknik gelişmelerle değerlendirme icadı onlara ait. İkinci dünya savaşı ile birlikte başlayan tekno-konfor hayatı değiştirmiş ve ebeveynler çocuklarını el üstünde tutmaya başlamıştı. Bugüne geldiğimizde daha derin bir kırılmanın tanığıyız. İnternetin icadı ile birlikte, iki binli yılların çocukları yeni bir kimliği temsil ediyorlar. Sanal çağda her şey gibi ergenliğin değişimi kaçınılmaz. Ebeveynler üzerine yapılan araştırmada; narsisizm ile çocuklarını el üstünde tutan, her fırsatta onları öven anne baba tutumu arasında bir bağlantı bulundu. Bu sorunun üstesinden gelmek zor görünüyor.
Araştırmacı Twenge; çocukların kendini beğenme yarışına girmelerini nasıl önleyebiliriz diye soruyor. Cevabı kısa ve öz; "onların bağımsız birer yetişkin gibi hareket etmediği, dünya sanki onların etrafında dönüyormuş gibi hissettiren aşırı ilginin var olmadığı mutlu bir çevrede" diyor.
Geçmişte de ergenlik vardı. Fakat cin şişeden çıkmamıştı. Ebeveyn tutumları çocuk merkezli değildi. Çocuğun bu günkü gibi 'özel' bir konumu yoktu. Bugün zayıf benlik yapılarıyla yeni bir ergen var karşımızda. Abartıdan uzak bir mutedil bir tutumla, hem ruh disiplini hem de sevgi ile yaklaşılabilir.
Ergenlik yaygın değişimler sonucu yaşanılan zorlanma çağıdır. Bu zorlanma Allah'ın bir hikmeti olarak ergene takdir edilmiştir. Ancak modern psikoloji bu dönemin sorumluluğunu anne babaya yüklemektedir. Bu nedenle anne babalar "bizim zamanımızda ergenlik mi vardı" serzenişinde bulunuyorlar. Halbuki ergenin zorlanması meyvenin olgunlaşması gibi onu yetişkinliğe hazırlar. Anne baba bu döneme sabrederek ergeni merkeze almamalıdır.
Kanadını açmakta zorlanan kelebek yavrusu çırpındıkça kanat kasları güçlenecektir. Vadilerde ve yamaçlarda kolayca uçması için bu zorlanmaya gönüllü olmalıdır.
コメント